Yeni Adresimiz Kendimceyemek.com

Merhabalar..

Uzun süredir kendimceyemek.blogspot.com adresinden yazılarımı paylaştığım bloguma artık www.kendimceyemek.com adresinden devam edeceğim.

Yeni adresimizi Sık Kullanılanlara eklemeyi unutmayınız.

Ayrıca altta ki Google+ sayfamızı da beğenerek tariflerimi ve yazılarımı Google+ üzerinden de takip edebilirsiniz.


26 Temmuz 2011 Salı

Sütaş Tatlımmm Kıymetlimmmm

Merhabalar efendim,evet biliyorum uzun zamandır tarif vermiyorum ama az kaldı hayırlısı ile Ramazan ayında bol bol tarif yayınlayacağım.Bu aralar biraz etkinlik ağırlıklı oldu blogum farkındayım.Fakat bu etkinlikleri çok seviyorum bir sürü şey öğreniyor,yeni insanlar tanıyor,aynı zamanda arkadaşlarımı görme fırsatı yakalamış oluyorum.


Geçenlerde yine Sütaş Tatlımm'ın tatlı davetlisi olarak Yıldız Parkı'nda Dahill İstanbul'da buluştuk.Bu muhteşem manzara ile hem güzel sohbetler ettik,hem yemek yedik hem de Şef Semen Öner'in güzel esprileri eşliğinde Sütaş Tatlımm ile pratik ve lezzetli tatlarla buluştuk.


Hem gözümüz hem midemiz bayram etti.Sütaş normalde ürünlerini kullandığım ve gerçekten çok güvendiğim bir marka.Sütaş Tatlımm'a gelince ben daha önce almamış olmama rağmen bebeden dolayı yemişliğim var.Efendim bizim aile biraz midesine düşkün olduğundan piyasada ne çıkmış,ne güzelmiş bilir ve mutlaka denemek için dahi olsa bir alır.


Sütaş Kategori Pazarlama Koordinatörü Tülay Dalkılıç'ın anlatımıyla


Sütaş’tan bir tatlı ailesi: Tatlımmm
Türkiye’nin sütçüsü Sütaş, Tatlımmm ile vazgeçilmez tatlı keyfini Sütaş’ın doğal lezzeti, kalitesi ve uzmanlığı ile sunuyor. Sütaş Tatlımmm ailesi; “Tatlımmm”, “Tatlımmm Mousse” ve “Tatlımmm Tatlım” ile Sütaş çiftliğinin taze sütlerinin farklılığını taşıyor.
Hayatın hızlı temposunda bir yandan tatlı keyfinden ödün vermeyen, diğer yandan sağlıklı beslenmeye dikkat edenlerin tercihi Sütaş Tatlımmm ailesi, her an her yerde tüm aileye tatlı keyfi yaşatıyor.
Tatlımmm’ın çikolata, bitter çikolata, çilek, muz, fındıklı çikolatalı olmak üzere beş çeşidi bulunuyor. Yemeğe hazır puding Tatlımmm çok pratik. Tüm aile bireylerinin zevkle tüketebileceği Tatlımmm Puding Ailesi aynı zamanda hafif ve sağlıklı.
Tatlım Mousse Türkiye’de bir ilk
Sütaş Tatlımmm ailesinin benzersiz üyesi Tatlımmm Mousse, Türkiye’nin ilk ve tek yemeye hazır “Mousse”u olma özelliğini taşıyor. Köpük köpük yapısı ve yoğun çikolata tadıyla Tatlımmm Mousse, nerede olursa olsun canı tatlı çeken her yaştan herkese doyumsuz bir tatlı keyfi sunuyor. Üstelik çok da hafif; tek küpü sadece 91 kalori…
Tatlımmm Tatlım
Tatlımmm ailesinin çocuklara yönelik pudingi Tatlımmm Tatlım, “çikolata- süt” ve “çikolata- çilek” olmak üzere farklı iki tadı tek küpte bir araya getirerek çocukların gönlünü fethediyor. Tatlımmm Tatlım bol taze süt içeriği ile çocukların sağlıklı beslenmesine ve gelişimine destek sağlıyor.


Benim favorim çilekli ve muzlu idi.Hele çilek kokusu açık havada bulunmamıza rağmen buram buram havayı sarmıştı.


Şef Semen Öner'in hazırladığı bu pratik lezzetler önümüze geldiğinde gerçekten uzun bir süre hayranlıkla baktım.Çilekli bu tatlının tarifi ise o kadar basit ki




MALZEMELER:
­ Sütaş Tatlımmm Çilekli
­ Kedidili Kurabiye
­ Vişne Suyu
­ Nane Yaprağı
Servis: Cam kup
Kedidilleri vişne suyuna batırılır. Kupun kenarlarına dizilir. İçine Sütaş Çilekli Tatlımmm eklenir. Yaz meyveleri ve taze naneyle süslenerek servis edilir.


Hepsi bu ama ben alır elime kaşığı kaşıklar yerim,derseniz hiç hayır demem tam bir atıştırmalık.


Ama o gün orada da dile getirildi,bence biraz daha büyütülmeli gramajları.Tam yemeye başlıyorsunuz bitiveriyor.


O gün çok ama çok güzel ağırlandık.


Tatlıya yer kalsın diye çok yemek yemedim ama herşey çok güzel düşünülmüş ve hazırlanılmıştı.


Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.Ellerine kollarına sağlık

Kahve ile günümüzü noktalayıp evimizin yolunu tuttuk.


Tatlı ve huzur dolu günler..............

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Buzbağ ile Vals

KAYRA AÇILIMINDA LÜTUF MÜJDE GECESİ
Hayat bir yolculuk ve yolcular yani bizler yola çıktığımız noktadan ne kadar uzaklaşırsak o kadar çok şey öğrenip yaşayabiliyoruz.Bu yolculuklardan birinde ve belki de en güzellerinden birinde,Buzbağ ile yolumuz tam da bir köşebaşında ,Levent Köşebaşı Restaurantta kesişti.
Aslında içki kültürü olarak tabandan tavana aile olarak biraz gelişmiş bir damak zevkimiz olmasına rağmen,genelde bu kültür rakının üzerine kurulmuş bir kültürdü.Şarap ile bilinçli olarak daha doğrusu teorik olarak ilk tanışmam tv’de şarabın yapımı ile ilgili bir programa tesadüf etmem sonucu oldu.Yoksa pratikte içmişliğim çoktu ama anlamadan sadece renginin güzelliği,kadehte duruşu,ayaklı kadehin havası eşliğinde bu keyfi,yaşamaktı amacım.
O programı izlerken,sahneler hızla ekranda akarken,beynim aradan bazı kelimeleri seçiyordu.Tanen,gövde,asidilite,gerçekten çok ilginç geldi.Tv’den gördüğüm kadarı ile o an bir şarap açıp öğrendiklerimi denemek istedim.Ama evde o anda şarap yoktu.Ertesi gün internetten kendimce bir araştırma başlattım.Fırsat buldukça okumaya, şarap hakkında daha çok öğrenmeye çalıştım.Hatta Kayra’ya çok mail atmışlığım da vardır.
Aslında rakıya olan düşkünlüğümüz de şimdi düşünüyorum da rakının yemek ve bol meze ile içiliyor olmasıydı.Çünkü yemek yemeyi seven insanlar olarak rakının yemekle uyumuydu belki bizi onu sevmeye iten.Ama başta da dediğim gibi yolculuk hep aynı yöne olmamalı.Neticede gidilmeyi,keşfedilmeyi bekleyen çok yer var.Eh bende kararlıyım keşfetmeye.İşte bu keşif gecelerinden birinde Köşebaşı Restaurantın merdivenlerinden tırmanırken çok heyecanlıydım.Hem böyle çok güzel bir ortama davet edildiğim için içten içe bir gururlanma, hem de çok şey öğrenme ve tatma hevesim vardı.
Zarakol iletişimden Aslı Hanım bizi o kadar güzel karşıladı ki hemen bir gurme havasına girdiğimi saklayamayacağım.
Herşey düşünülerek,özel bir bölümde mükemmel olarak hazırlanmış masada,adlarımızın yazılı olduğu yerlere oturduk.Önümüzde şarap tadım kadehlerimiz,Buzbağ Şaraplarını anlatan broşür ve kitapçıkları incelerken,Kayra Wine Center Müdürü Cüneyt Uygur Bey’in konuşmaya başlaması ile masal yolculuğu da başladı.
Dinledikçe sadece şarap diye tattığımız bu içkinin aslında bir insan gibi,görüntüsü,kokusu ve karakteri olduğunu öğrendim.Herbirimizin birey olarak kendimizi ifade etme şekli olduğu gibi,tattığımız her şarabın da bir söylemi olduğunu,kendisini kokusuyla,tadıyla ifade ettiğini,hangisinin,hangi yiyecek türü ile uyum sağladığını ,bir bütünlük oluşturduğunu gördüm.Tıpkı bizlerin yaşadığımız ortamda çevremizde ki insanlarla elektriğimizin tutması ya da tutmaması gibi.
Yemek başladığında ilk tattığımız şarap beyaz şaraptı.Emir ve Narince üzümlerinden üretilmiş,içimi hoş,hafif ,biraz serin bu açık tenli delikanlıya balon pide,tulum ve kaşar peyniri ile tereyağ yarenlik etti.
Ardından tabaklarımıza servis edilen gavurdağı,çiğ köfte ve abagannuş ile Buzbağ Klasiği yudumluyorduk.Buzbağ Klasik %50 Öküzgözü,%50 Boğazkereden oluşan bir kupaj.Taneni biraz yüksek bir şarap, kadınla erkeğin uyumu gibi.Kah biri,kah diğeri öne çıkıyor.Fakat yudumladığınızda ağzınızın içinde mükemmel bir uyum ile dansa başlıyorlar.Tıpkı bir vals gibi.
Cüneyt Bey’in şişelendikten sonra gelişen tek içki dediği şarabın, tadına vararak anlamaya melodisini duymaya çalışıyordum o anda.Gerçekten şarabın,şarap içmenin ve tatmanın tüm seramonisini düşünerek bu tınıya kulaklarımı,daha doğrusu tüm duyularımı kattım.Onun ifade şeklini anlayıp,sesini ve demek istediklerini anlamaya çalışarak.
Buzbağ Klasik çiğ köfteye çok yakıştı.Bazı arkadaşlar çiğ köfteyi çok acı bulsa da bir acı sever olarak ben çok keyif aldım bu lezzetten.
Patlıcan söğürme,fındık lahmacun,içli köfte, peynirli mini pide ve çöp şişe arkadaşlık edense,Elazığ Öküzgözü oldu.Klasiğe göre daha yumuşak,aroması daha kuvvetli ,hafif meyve tatları aldığınız kiraz,vişne,ahududu,biraz tarçın iç içe geçmiş bir halde nefis bir tat oluşturuyordu.Ben değil ama dilimdeki duyu noktaları sarhoş oldu bu tatlardan.
Tarsusi Kebap ve Şaşlık Diyarbakır Boğazkere ile kucaklaşarak karşımıza çıktı.Etler nefis,şarap mükemmeldi.Gece ilerledikçe bilgi dağarcığıma eklediğim şarabı kadehe ¼ oranında doldurup önce rengini gözlemleyerek ısı ve ışığa maruz kalmış mı,renkte bulanıklaşma varmı kontrollerinin yanında kadehi eğer solaksanız saat yönünde,aksi takdirde saat yönü tersinde döndürerek ki ,bunun sebebi koklamadan önce bu hareketle koku moleküllerini harekete geçirerek daha fazla kokusunu alabilmek olduğunu öğrenerek kadehin içine (dış kokulardan etkilenmemek adına) burnumuzu sokarak koklamayı ve ardından tatmayı öğrenip sayısız kere yaptım.Bu seramoni ,olayı daha bir zevkli hale getirmişti.Zaten o gece gördüm ki şarap içmek içki içmek değil sanki bir sanat icra etmek ,resim yapmak ya da bir müzik aleti çalmak gibi.
En sona saklanan gecenin assolisti Buzbağ Rezerv ise,tam da finale yakışan bir biçimde üzerine düşeni en iyi şekilde yaptı.Meşe fıçılarda en az 2 yıl dinlendirilen bu prens şiş,kaburga ve patlıcanlı kebap ile sarmaş dolaş olarak ağzımızdaki tatları doruk noktasına çıkarttı.
Gecenin bu bölümünde , artık gövdeli şarabın ağızda ananas ya da şeftali suyu gibi dolgun bir his yaratığını,orta gövdeli olanının süt,hafif gövdeli olanın ise su şeklinde algılandığını hafızama kazımıştım.Hatta buşame yani mantar hatasının sadece burun ile anlaşıldığını,hiç kokmayan bir şarabın aslında hatalı olduğunu,ıslak bez ya da küf kokularının da bu hatadan kaynaklandığını biliyordum.
Üzüm üreten 65 ülke arasında 5. Sırada olup iş şarap üretmeye geldiğinde sıramızın 47’e düştüğünü üzülerek öğrendim.
Gecenin sonlarına yaklaştığımız da herkes artık şarap konuşuyordu.Bulunduğumuz mekanın ve davetli insanların güzelliği şarapla birleşmiş resim tamamlanmıştı.Son fırça darbesi künefe,dondurmalı irmik helvası ve dondurmalı tahinli kabak tatlısıydı.
Bütün samimiyetim ile söylüyorum ki,gecenin bitmekte olduğu düşüncesi beni çok üzdü.Ama bir taraftan da bir an önce eve gidip,bilgisayarımın başına oturup bu konuda daha çok bilgilenmek güdüsü ağır basıyordu.
Dans etmeyi çok seven biri olarak sözün özü şöyle söyleyebilirimki , eminim sizlerde tecrübe etmişsinizdir ,birlikte olduğunuz partneriniz ile dans ederken yakaladığınız uyumu herkesle yakalayamazsınız.Ritim tutmaz,mesafe uymaz en bildiğiniz dansı yaparken bile acemilik çekersiniz.
Geçmişten gelen uyum ise, düşünmeden yapılan,verilen emeğin neticesinde,müziğin ritmine bıraktığınızda,vücudunuz kendiliğinden bir bütün gibi hareket eder.Bu birbirini tamamlayan uyum aynı topraklardan çıkmış yemek kültürü ve üzümün şaraba dönüşmüş halinde de vardı.Tam da birbirlerini tamamlamış aynı anda aynı ritimle dans etmişti gece boyunca.Yüzlerce belki binlerce yıl geçmişe dayanan bu birliktelikten mükemmel uyum dışında başka ne çıkabilirdi ortaya?
Gecenin sonunda içimde melodiler çalarken ben yine içimden o melodiyle dans ederek güleryüz ile karşılayıp aynı şekilde uğurlayan o mutlu insanların yanından, son derece mutlu ve huzurlu ayrıldım.
Artık satın alırken Öküzgözü,Klasik,Diyarbakır Boğazkere ya da Buzbağ Rezerv arasındaki lezzet farklılıklarını biliyor olacağım diyerek.
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler

19 Temmuz 2011 Salı

Lezita ile Lezzet Yolculuğu

Yeniden merhaba,yavaş yavaş gerçek hayata adapte olmaya çalışıyorum.Tatil dönüşleri hep böyle olur bende.Hangisi gerçek,hangisi değil karıştırırım.Çok şükür çok güzel ve keyifli bir tatil yaşadım.İnşallah seneye tekrarı kısmet olur.


Tatil öncesi Abalıoğlu Grubunun gıda sektöründeki en büyük yatırımı olan Lezita için Yeniköy Secret Garden'da yapılan etkinliğe davetliydim.Bu tür etkinlikleri seviyorum.Hem yeni şeyler öğreniyor,yeni insanlar tanıyorum hem de arkadaşlarım ile sohbet imkanı yakalamış oluyorum.Yine bol kahkahalı bir gün geçirdim.Sağolsunlar bizi çok güzel ağırladılar.


Abalıoğlu Grubu Pazarlama Müdürü Yasemin İşsever bizlere güzel bilgiler verdi.Abalıoğlu Grubunun kuruluşundan Lezita'nın doğuşuna kadar.Diyetisyen Mehlika Öktem'den sağlıklı yaşam ve lezzetli yemek üzerine pek çok şeyler öğrendik.Bana göre de tavuk en çabuk bozulan gıdalardan olduğu için çok dikkatle alınması gereken bir ürün.Hergün basından ya da tv den gördüklerimiz okuduklarımız beni hep korkutmuştur.Ama gerçekten Lezita ile bu güveni de sağlamış oldum.Zaten yumurta olarak alıp tükettiğim bir marka olması da gönül bağımın kurulmasına yardımcı oldu.


Lezita 2006 yılında İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde arkasında köklü bir geçmişle dünyaya geliyor. Yem sektöründe Türkiye’nin ilk ve lider firması olan Abalıoğlu kırk yıllık sanayi ve girişimcilik tecrübesini gıda sektörüne Lezita markası ile taşıyor. Abalıoğlu kültürü içinde yer alan sanayicilik ruhu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Abalıoğlu’nun anlatımı ile "arabanın bagajından köy kahvelerinde üreticilere satmaya çalıştığı yemden"Türkiye’nin en büyük et entegre tesisine giden sonsuz yolculukta onlara rehberlik ediyor. Yemden damızlık yumurta ve civciv üretimine, sözleşmeli yetiştiricilikten et üretimine kadar tam bir entegrasyon içinde çalışan Abalıoğlu’nun yatırımcılık zihniyeti Lezita markasının "en"lerle birlikte doğmasına yol açıyor. Böylece toplam 100.000 metre karelik alanı ile ülkemizin en büyük, üretimde geliştirilen en son teknolojilere sahip ve en hijyenik Et Entegre Tesisi Türkiye’ye kazandırılmış oluyor.


Bütün bu lezzetlerin tadına baktık.Acılı Piliç Taneleri tam atıştırmalıktı.Hem pratik ,hem de lezzetli.


Tamamen göğüs etinden yapılmış Lezita Schnitzel süperdi.


Abalıoğlu Grubuna bize gösterdikleri misafirperverlik ve güleryüz için çok teşekkür ederim.




Lezzetle ve iyilikle kalın........

8 Temmuz 2011 Cuma

Küçük Bir Mola

Merhabalar,
Çalıştık,koşturduk yorulduk.Hayata küçük bir ara verip,dinlenmeye,nefes almaya gidiyoruz.
Hepiniz sağlık ve mutlulukla kalın.............

3 Temmuz 2011 Pazar

Kabak Mücver

Merhabalar efendim sıcak bir Temmuz akşamı ama şikayetçimiyim hayır.Yaz akşamları güzeldir.Balkon keyfi,akşam yürüyüşleri,uçuşan tüller hepsi güzeldir,huzur verir ruhuma.Şükürler olsun derim hep bu yazı da gördük.Tatil planları yapılır,açık havada sabah kahveleri içilir.Ruh gibi beden de özgürdür.
Uzun zamandır tarif vermemişim.Mutfak durdumu tabi ki hayır aksine çok çalıştı.Ankaralım sıraladı annesi elinden geldiğince yaptı.Ama bloga ulaşamadı maalesef.Hep bir koşturmaca,hep bir telaş vardı.
Kabak mücveri de aslında çok uzun zaman önce bloguma resmini koyup tarifini sonraya ertelemiş sonrada unutmuşum geçen gene yaptım tarifini de vereyim dedim isteyenler denesin diye.Bizim evde mücver yapıldı mı ilk söz şöyle derinden bir Allahhhhh olur yapıldığı gün de biter yine öyle oldu.Buyrun tarife;

Malzemeler




  • 5 adet kabak


  • 1 su bardağı un


  • 3 yumurta


  • bir demet dereotu


  • bir demet maydanoz


  • tuz,karabiber


  • bir de varsa bir kaç dal yeşil taze soğan


Kabaklar rendelenir.Yeşillikler iyice yıkanıp çok ince doğranır.Baharat,un ve yumurta ilave edilip iyice karıştırılır.Kızgın yağda kaşık yardımı ile tavaya konup düzeltilerek kızartılır.Bir kağıt havlu üzerine çıkarılan mücverler fazla yağı alındıktan sonra afiyetle yenir.



Hepinize güzel ve sağlıklı bir hafta dilerim.Sevgiyle mutlu kalın..........


Blog Widget by LinkWithin