Yeni Adresimiz Kendimceyemek.com

Merhabalar..

Uzun süredir kendimceyemek.blogspot.com adresinden yazılarımı paylaştığım bloguma artık www.kendimceyemek.com adresinden devam edeceğim.

Yeni adresimizi Sık Kullanılanlara eklemeyi unutmayınız.

Ayrıca altta ki Google+ sayfamızı da beğenerek tariflerimi ve yazılarımı Google+ üzerinden de takip edebilirsiniz.


20 Temmuz 2012 Cuma

Sevgili okurlarım hepinize merhaba.
Bundan böyle daha önce de dediğim gibi www.kendimceyemek.com  adresinde sizlerle paylaşımda olacağım.Blogum benim ilk göz ağrım.Kendimce ona çok emek verdim.Yeni yerim,daha özgür alanım olacak inşallah.Birbirimize alışmaya çalışıyoruz henüz.Eksikleri var daha.Ama önemli olan birlikte olmak değil mi.Gerisi zaman içinde olur.Beni yalnız bırakmayacağınızı ümit ediyorum.Adres çubuklarınıza yeni adresimi ekler ve beni http://www.gplus.to/kendimceyemek adresinden yeniden izlemeye almanızı rica ediyorum.
Sevgi ve muhabbetle kalın.
Bekliyorum hadi yeni mekanıma buyrun gelin.
Güler KONUR

6 Temmuz 2012 Cuma

Bu Bir Veda Yazısıdır

Bu bir veda yazısı.Ama hüzünlü değil mutlu bir veda.Aslında her veda yeni bir başlangıçtır.Benim için de aynen öyle.
Yaklaşık dört sene önce,aniden bir gece, açıverdiğim ve o günden beri hayatıma çok ama çok şey katan,adeta benim sanal çocuğum gibi olan blogum.
Hatırlarsınız,bloglarımıza yasak geldiğinde elim ayağım bağlı gibi hissettim,ne yapacağımı bilemedim.
Çünkü burada tüm samimiyetim ve iyi niyetimle sizlere evimi,mutfağımı açtım.Sevdiklerim ile yaşadıklarımı paylaştım.Çok güzel arkadaşlarım oldu.Hepsinden çok ama çok keyif aldım.En keyifli zamanımda da,en mutsuz zamanımda da ilk aklıma gelen beni rahatlatan blogum oldu.
Şimdi veda vakti,Ama sizlere değil bloga.
Allah ömür verdiği ve gücümün yettiği sürece yazmaya devam edeceğim.Ama artık kendimce bir adım daha atsın istiyorum.Kiracılıktan kurtulup,ev sahibi olmuş mutluluğu yaşıyorum.Çok önce düşünüp,çok istediğim ama bir türlü vakit ayırıp,yapamadığımı şimdi yapıyorum.
Bu bloguma yazacağım son postum.
Bundan sonra sizlerle birlikteliğimiz, kendimceyemek.com olarak devam edecek inşallah.
Bu vedaya karşılık hakkını helal et blogspot.
Hoşçakal........

30 Haziran 2012 Cumartesi

İmam Bayıldı (Aman Dikkat)

 Patlıcan sevenler buraya.Selamlar herkese.Çok yoğun ve koşturmalı günler yaşıyorum.Her konuda bir yenilenme,yapılanma,tazelenme içindeyim.Çok yoruluyorum ama çok da keyif alıyorum.Bugün baya bir yorucuydu benim için.Fotoğraf hocamla güzel bir görüşme yapmak için İstiklal'e gittim.Oturdum kahvemi içtim,kitapçıları gezdim,uzun zamandan beri almayı düşündüğüm bir kitap listem vardı,en azından üst sıralardakilerden bir iki tanesini satın aldım.Kısacası dolu dolu,keyifli ve güzel saatler yaşadım.Birazdan ev halkı mutfağı basmadan,sizlere yeni bir tarif vereyim ve mutfağıma geri döneyim.
Zeytinyağlı yemekleri ve patlıcanı sevenler için bu tarif bire bir.Ben sıcak havalarda,şöyle soğuk zeytinyağlı yemek tüketmeyi çok seviyorum. Buyrun tarifimize;

Malzemeler
  • 4 adet patlıcan
  • 2 adet irice domates
  • 4-5 adet sivri biber
  • 2 adet irice soğan
  • 3-4 diş sarımsak
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ /ya da isterseniz riviera tipi zeytinyağı
  • tuz,karabiber,şeker ve isterseniz bir yemek kaşığı kadar sirke
Yapılışı
  1. Öncelikle alacalı,pijama modeli soyduğunuz patlıcanları kızartın.Aslında daha hafif olsun diyorsanız közleyebilirsiniz de,tercih sizin
  2. Eğer patlıcanları kızarttıysanız bir kağıt havlunun üzerinde dinlenmeye alın.
  3. Diğer tarafta,piyazlık doğradığınız soğanlarınızı,sıvıyağ ile bir tavada sotelemeye başlayın.Soğanlar bir miktar yumuşadığında,doğradığınız sarımsakları,sivri biberleri ilave edin.
  4. Onlar bir arada kaynaşıp sotelenirken,domateslerinizin kabuklarını soyup küp küp doğrayın.
  5. Sotelenen sebzelerin üzerine domatesi de ekleyip,tuzunu,bir tatlı kaşığı şekeri,karabiberi ve isteğe bağlı bir yemek kaşığı sirkeyi koyup,domatesler yumuşayıp,suyunu çekene kadar pişirin.
  6. Bu aşamada patlıcanlarınızın ortasını açın ve hazırladığınız harç ile doldurun.Geniş bir tencerede,yaklaşık bir çay bardağı su ilavesi ile şöyle bir tıkırdatıp soğumaya bırakın.
Afiyet olsun,hepinize mutlu ve huzurlu bir pazar geçirmenizi dilerim......

27 Haziran 2012 Çarşamba

Yaşasın Ben Yazar Oldum


Gazeteyi bir de kadınlardan okuyun!
kadiningazetesi.com evrensel ilkelere sadık, modern ve çağdaş Türk kadınının ihtiyaçlarını gözeten, milli ve manevi değerlerin bilincinde olan bir yayın organıdır. Bir kadının günlük olarak aradığı her konuda düzeyli bilgiler bulabileceği bir internet haber portalıdır.
Kısa zamanda kendi kulvarındaki birçok internet sitesine fark atarak yükselen kadiningazetesi.com, her geçen gün kendini yenilemeye, birçok kişi tarafından takip edilmeye başlamıştır.  İçerik yönü ile diğer benzer sitelerden farklı olan kadiningazetesi.com, güncel haberlerden sağlığa, evlilikten çocuk gelişimine, dekorasyondan modaya, ekonomiden kültür ve sanata, şifalı bitkilerden bahçe ve çiçek bakımına kadar geniş bir kategori yelpazesine sahiptir. Bu yönleri ile ele aldığımızda kadını sadece ‘dış güzelliğine önem verme’ konusunda değil ‘bilinçli kadın bilinçli toplumu ortaya çıkarır’ diyerek kadınların bilinçlenmelerini sağlayan bir internet sitesidir.
Bu güne kadar takipçilerine düzenlemiş olduğu birçok kampanya ile adından söz ettiren kadiningazetesi.com, sosyal medyada da aktif bir rol oynamaktadır.  Birçok dergi ve gazeteye röportaj veren sitemiz, ünlü sanatçılarla yaptığı röportajlarla da çok beğenilmiş, çok sevilmiştir.
Siz de hem gündemden hem de bir kadını ilgilendirebilecek tüm konulardan haberdar olmak istiyorsanız  www.kadiningazetesi.com  adresine bekliyoruz.  Sosyal medyadan takip etmek için
Twitter  = @kadiningazete
Facebook = Kadınıngazetesi adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.Bu bir bültendir.

Merhaba sevgili dostlar,uzun zamandır buradan sitemin de adı gibi,kendimce bir şeyler yazıp,sizlerle bir şeyler paylaşıyorum.Hep diyorum zaten yazmayı,bir şeyler paylaşmayı çok seviyorum.Daha doğrusu insanlara dokunmayı,sevdiklerime sevdiğimi söylemeyi,onların kalplerine dokunmayı seviyorum.Blogumu açtığım günden beri çok güzel şeyler oldu hayatımda.Güzel dostluklar edindim,güzel ortamlara girdim,hep kendimi bir adım daha ileriye taşımak için vaktimin ve gücümün el verdiği ölçüde çalıştım.Bazen çok yoruldum,üzüldüm ama hiç vazgeçmedim.Blogum benim 3. çocuğum gibi oldu.
Artık biraz daha iyi şeyler yapmak adına bir adım daha atıp,çok yakın bir zamanda karşınızda,kendimceyemek.com olarak yazıyor olacağım.
Bunun yanında diğer bir güzel haberim de, www.kadiningazetesi.com  sitesinde günün yemeği köşesinde,hergün bir tarif ve bir gönlümden dökülen bir minik yazı ile sizlerle olmaya devam edeceğim.
Bu yolda bana güvenen ve desteğini esirgemeyen bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.Sağolsunlar,varolsunlar.
Haydi bakalım yola daha yeni çıkıyoruz.Allah ışığı ile yolumuzu aydınlatsın inşallah.
Sevgiyle..........

21 Haziran 2012 Perşembe

Bezelyeli Etli Pilav

Güzel ve keyifli geceler hepinize,koştur koştur geçen günler ve geceler ile yaşayıp gidiyoruz.Kısıtlı zamanlara pek çok şey sığdırıp,hayatı daha keyifli ve renkli hale getirmeye çalışıyoruz.Çok yoruluyoruz ama yaptıklarımızdan mutlu olup, yaşadığımız her güzel gün için şükrediyoruz.
Uzun uzun duyurduk,artık duymayan kalmamıştır sanırım.Bir kez de kendi sayfamdan duyurayım dedim.
Maggi çok güzel bir etkinlik düzenledi.Bezelye benim sebzem.Eğer bezelyeli bir pilav yapıp ,resim ve tarifinizi paylaşırsanız bu güzel etkinliğin içinde olup güzel hediyeler kazanabilirsiniz.Tabii eğer isterseniz patlıcan,kabak ve havuçlu da yapabilirsiniz.O zaman o sebzeleri temsil eden diğer arkadaşlarım ile birliktesiniz demektir.
Maggi nin açıklaması

MAGGI® BULYON ile PİLAV FESTİVALİ 29 HAZİRAN'a kadar devam ediyor, tariflerini paylaşan 200 kişi MAGGI ‘den Mutfak seti (Saklama Kabı, Fırın Eldiveni, Kaşık, Tuzluk, Bıçak, Bulaşık Süngeri ve MAGGI Fırında Kızarmış Et Tadında BULYON) kazanıyor!

Üstelik Final yarışmasında dereceye giren isimler
1. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 1000’er TL Hediye Çeki
2. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 500’er TL Hediye Çeki
3. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 250’şer TL Hediye Çeki
kazanma şansı yakalıyor!
MAGGI® BULYON ile PİLAV FESTİVALİ başlıyor!

MAGGI®’nin yepyeni yarışmasında MAGGI®Lezzet Uzmanı Sahrap SOYSAL ve Mutfağın Ustaları bloggerlar en yaratıcı pilavları seçiyor, en lezzetli ve en yaratıcı pilav tariflerini paylaşanları sürpriz hediyeler bekliyor!
Siz de Türk mutfağının ustalık gerektiren lezzeti pilav konusunda iddialıyım ve MAGGI® Bulyon ile lezzetlenmiş en yaratıcı PİLAVLARI ben hazırlarım diyorsanız, hem eğlenceli hem lezzetli bu yarışmayı kaçırmayın. Hem yaratıcılığınızı paylaşın hem de MAGGI®’den birbirinden güzel hediyeler kazanma şansı yakalayın!

NASIL KATILIRIM?
1- Finalde sana eşlik etmesini istediğin Yemek Yazarını seç.
2- Yemek Yazarını temsil eden sebze ile bir pilav tarifi pişir.
3- Hazırladığın tarifi MAGGI® Bulyon ile birlikte fotoğrafla.
4- Tarifini ve fotoğrafını maggi.turkiye@tr.nestle.com adresine iletişim bilgilerin ile birlikte gönder.

YEMEK YAZARLARI ve temsil eden SEBZELER
Güler KONUR http://kendimceyemek.blogspot.com/ - BEZELYE
Senem Deniz ÇABUK http://www.seneminyemekleri.com/ - HAVUÇ
Şefika GÜNYEL http://chefika.blogspot.com/ - KABAK
Tümay ÖZTÜRK http://www.tumayinmutfagi.com/ - PATLICAN

ÖDÜLLER
- Her kategoriden en yaratıcı ve en lezzetli fotoğraf sahibi 50 kişi toplamda 200 kişiye MAGGI ‘den Mutfak seti (Saklama Kabı, Fırın Eldiveni, Kaşık, Tuzluk, Bıçak, Bulaşık Süngeri ve MAGGI Fırında Kızarmış Et Tadında BULYON)
- Final yarışmasında dereceye giren isimlere;
1. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 1000’er TL Hediye Çeki
2. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 500’er TL Hediye Çeki
3. Finalist ve eşlik eden Yemek Yazarı : 250’şer TL Hediye Çeki
Evet durum budur.Hala zamanınız var haydi hem güzel zaman geçirelim hem,tanışalım.
Benim pilav tarifimi merak edenler için buyrun tarife;
MALZEMELER
- 3 su bardağı baldo pirinç
- 2 su bardağı bezelye
 - 125 gr tereyağ
- 2 adet MAGGİ ET BULYON
- 1-2 damla limon suyu
- 1-2 yemek kaşığı sıvıyağ
- 350 gr yağsız ,kemiksiz kuşbaşı et
- 1 adet kuru soğan
- 1 diş sarımsak
- 2 adet sivri biber
- 1 adet kapya biber
- 1 adet irice domates
- Tuz, karabiber,kekik
- 1 çay bardağı sıvıyağ

YAPILIŞI
Pirinçleri üzerine çıkacak kadar sıcak ve tuzlu su içerisinde yaklaşık 2 saat bekletelim.
Tencerenin içerisine koyduğumuz etlerimizi, kısık ateşte suyunu salıp çekinceye kadar kavuralım. Etler suyunu çektikten sonra içerisine yaklaşık 1 çay bardağı sıvıyağ ekleyip, biraz kavuralım. Daha sonra yemeklik doğradığımız soğanları, sarımsağı, küçük parçalar halinde doğranmış sivri biber ve kapya biberi ilave edip sotelemeye devam edelim. Kabuğunu soyup doğradığımız domatesi de ilave edip, tuz, karabiber, bir miktar kekik ile etlerimizi pişmeye bırakalım. Eğer düdüklü tencerede pişiriyorsanız 1 çay bardağı su etler için yeterli olacaktır.
Sıcak suda bekleyen pirinçlerimizi nişastalı suyu akana kadar yıkayıp, süzgeçte sularının iyice süzülmesi için bir kenarda bekletelim.
Pilav tenceremize koyduğumuz tereyağımızı, yakmadan eritip içerisine pirinçleri koyalım. Pirinçleri yağı çekip şeffaflaşana kadar bir süre kavurup, 3 su bardağı suyu, bir iki damla limon suyunu ve bulyonlarımızı ilave edip, orta ateşte pişmeye bırakalım.
Pilav suyunu çekmeye yakın haşlanmış bezelyeleri ilave edip, çok nazikçe karıştırıp kapağını kapatın. Pişen pilavı demlenmeye bırakın.
Bir kek kalıbını 1 - 2 yemek kaşığı sıvıyağ ile yağlayıp demlenmiş pilavınızı kalıba doldurun. Geniş bir tabağa ters çevirip, ortasındaki boşluğa etlerinizi doldurun. Dereotu ile süsleyip sıcak sıcak servis yapın.
Afiyet olsun.
Katılımlarınızı bekliyorum sevgiyle kalın.....

17 Haziran 2012 Pazar

Tahinli Dondurma

Hayırlı pazarlar hepinize.Sıcaklar yandım anam dedirten cinsten.Böyle havalarda bizim ilk aklımıza gelen her zaman dondurma oluyor.Tefal sağolsun,aileye yeni bir üye daha eklemiş,Tefal Dondurmacım. Bundan sonra eğer isterseniz,evinizde kendi yaptığınız dondurmalar ile midenizi ve gözünüzü şenlendirebilir,hayal gücünüzle sınırlı,sayısız dondurmalar yapabilirsiniz.
Ben de bir FikriMühim  olarak FikriMühim'in davetlisiydim,Tefal Dondurmacım'ın tanıtımına.Yeni çıkan mutfak ürünleri ile tanışmayı çok seviyorum.Çünkü mutfağı seviyorum ve orada işimi kolaylaştıracak her ürün benim için çok değerli.
Sayısız dondurma çeşidi tattım o gün.Hepsi birbirinden güzeldi.Ama sanırım en çok sevdiğim,tahinli dondurma oldu.Çok lezzetliydi.
Dondurma yapmanın en büyük püf noktası,içinde kristalleşme olmadan kıvam aldırmaktır..Tefal dondurmacım da size bu kolaylığı sunarak,yaptığınız karışımı soğuttuğunuz haznesinde,sizin yerinize,karıştırıp dondurmanızın daha homojen bir yapıda olmasını sağlıyor.MSA 'nın şeflerinden,Taha Dinç,bize dondurma yapmanın en önemli noktasının,kabarması ve içine hava girmiş yani çokça karıştırılmış olması gerektiğini söyledi
Kendim yiyip de ev halkına tattırmamak olmazdı.Geldim yaptım tattırdım sıra sizde,buyrun tarife;
Malzemeler
  • 550 lt süt
  • 6 adet yumurta sarısı
  • 3 kahve fincanı şeker
  • 240 gr krema
  • 3 yemek kaşığı tahin
  • 100 gr tahin helvası
Yapılışı
  1. Krema ve sütü bir çırpma teli ile karıştırarak kaynatın.
  2. Beyazlarından ayırdığınız yumurta sarılarını,şeker ile birlikte beyazlaşıp kabarana kadar mikserle karıştırın.
  3. Bu karışımın içine bir ip inceliğinde,kaynattığınız kremalı sütü akıtırken,diğer elinizle de,çırpma teli ile sürekli karıştırın.Daha sonra bu karışımı tencere ile kısık ateşe koyun ve sürekli karıştırarak,muhallebi kıvamına gelmeden ocaktan alın.
  4. İçine 3 yemek kaşığı tahini ilave edip,iyice karıştırın ve oda sıcaklığında soğumaya bırakın.
  5. Bu karışımınız soğuduğunda,eğer Tefal Dondurmacım varsa,mümkünse bir gün önceden buzlukta bekletip,soğuttuğunuz haznesine makinayı çalıştırdıktan sonra yavaşça koyup,kıvam alana kadar bırakın o karıştırsın,bu arada karıştırma işlemi devam ederken ufaladığınız tahin helvanızı da ilave edin,eğer Tefal Dondurmacım yoksa karışımı metal bir kaba alıp buzluğa kaldırın ve iyice kıvam alıp donana kadar arada sürekli karıştırın.
Afiyet olsun.Güzel bir hafta olmasını dilerim.......

12 Haziran 2012 Salı

Mozaik Pasta

 Selamlar herkese,
Yaz geldi sanırım.Klimalar açıldı.Hayatta beni en korkutan şeylerden biri de klima olmakla beraber,onsuz bir yaz düşünmek bile insanı terletiyor.Yaz mı iyi,kış mı hala karar verebilmiş değilim.Yazın özgürlüğünü,uzun günlerini,akşam balkon keyfini,çocukların stressiz oluşunu;kışın soğuktan sıcak eve girmeyi,ocakta kaynayan çorba kokusunu,içimi ısıtan çayı,polar sabahlığımı giymeyi,evin sıcak huzurunu seviyorum.
Efendim biz tatlı seven bir aileyiz.Tatlı sözkonusu oldu mu,en asık suratlar güler,en iştahsızın iştahı açılır.Bu aralar bir parça ara vermekle beraber,yine de başımızın tacıdır tatlılar.Bazıları mozaik pastayı tatlıdan saymaz ama yapımının basitliğinin yanında,hafifliği,yanına konulan bir top dondurma ile damaklarda bıraktığı tat
tartışılmaz.
                 
Malzemeler
  • 100 gr tereyağ ya da margarin
  • 400 gr petibör büsküvi
  • 4 tepeleme yemek kaşığı kakao
  • 1,5 çay bardağı (ince belli bardak kullandım )şeker
  • 1,5 çay bardağı süt (isteğe göre artırılabilir)
  • 200 gr krema
  • 200 gr çikolata
  • 1 tatlı kaşığı tereyağ
Yapılışı
  1. Önce margarini bir kap içinde yakmadan,kızdırmadan sadece eritin.Yağı soğumaya bırakın.
  2. Derin bir kap içinde çok küçük olmayacak şekilde büsküvilerinizi kırın
  3. Kakaoyu,şekeri,eriyen yağınızı büsküvilerin üzerine ilave edin.Sütü de ekleyerek karıştırın.
  4. Altına yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kalıbınıza bu karışımı içinde boşluk kalmayacak şekilde yerleştirin.Buzdolabında bir süre soğuyup sertleşmesini bekleyin.
  5. Sertleşip,kıvamını bulan tatlınızı kalıptan çıkarın.
  6. Bir tatlı kaşığı tereyağ ile hafifçe ısıttığınız kremanızın içine çikolatanızı ilave edip karıştırarak eritin.
  7. Tatlınızın üzerine ve kenarlarına yaptığınız ganajı bir spatula aracılığı ile sürüp,soğuması için tekrar buzdolabına kaldırın.
  8. Üzerini isterseniz toz fıstıkla,isterseniz fındık ya da ceviz kırığı ile süsleyip servis edin.
Afiyet olsun........

8 Haziran 2012 Cuma

Mantar Sote

Merhaba blog dünyası,merhaba güzel insanlar.
Güzel ve keyifli bir cuma akşamından,güzel bir tarif.Cuma akşamı,haftasonunun kapısı olması dolayısıyla,güzel bir akşam.Herkesin rahatlayıp şöyle hafiften,şımarma hakkını kullandığı bir gün.Ayrıca bugün karne günüydü ve bebem şükürler olsun,lise hayatını başarı ile tamamlayıp en son karnesini başarılı bir şekilde aldı.
Ona bu başarısından dolayı mantar sote yaptım diyeceğim yalan olacak.Çünü o mantarı sadece pizzada yemeyi seviyor.Bu mantar sote,günlerdir benim rüyalarımı süslüyordu.En sonunda bu akşam mutlu sonla noktalandı.
Aslına bakarsanız,mantarın bizim mutfağımıza ilk girişi,bebenin dünyaya geliyorum müjdesi ile olmuştu ama buna rağmen bu güzel nimeti oğluma çok da sevdiremedim.
Ama şükürler olsun ki babangam ve Ankaralım da,benim gibi seviyor bu güzelliği.
Bugün akşam eve gelir gelmez daldım mutfağa,çıkardım malzemelerimi,zevkle yaptım, afiyetle yedik.Buyrun o zaman
Malzemeler
  • 400 gr kültür mantarı
  • 2 adet irice kuru soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 5-6 adet sivri biber (acı tercih sebebi)
  • 1 ya da 2 adet kapya biber
  • 100 gr tereyağ
  • tuz,karabiber
Yapılışı
Önce mantarlarınızı iyice yıkayıp limonlu suda beklemeye alın.Bir tava içinde irice doğranmış soğan ve sarımsakları,tereyağ ile bir miktar soteleyip hafif karamelleştirin.Doğradığınız sivri biber ve kapya biberi soğanların üzerine ilave edip sotelemeye devam edin.Bu arada mantarlarınızı doğrayın ve çok az yumuşayan biberlerin üzerine ilave edin.Tuz ve karabiber ile tatlandırıp,sebzeler iyice ölmeden,ocağın altını söndürün.
Eve yayılan o tereyağ ile sebze kokusuna inanamayacaksınız.Mükemmel bir lezzet.
Afiyet olsun
 Mutlu ve keyifli hafta sonları

3 Haziran 2012 Pazar

Ne Çabuk Geçiyor Bu Zaman

Merhabalar hepinize,
Uzun bir süre olmuş post atmayalı.Aslında bugün yazmayı planladığım yazı,bu değildi ama bugün öyle bir gün ki,bunu yazmak istedim.İlerde çok sonra (öyle umuyorum) çocuklarım,hatta belki torunlarım bu yazıyı okusun istiyorum.
Ben biraz,hatta belki de çok fazla duygularıyla hareket eden biriyim.Daha önce de yazmıştım,bu çok da iyi bir şey değil belki ama,benim elimde olan bir şey de değil.
Bugün 3 Haziran bizim hikayemizin 26. resmi yılı bitti.Ee daha öncesi de var.Yaklaşık bir 32 yılı birlikte geçirmişiz.Dile kolay.Eskiden deselerdi,hadi ya derdim ama,32 yıl 32 dakika gibi geçti.Ama şunu bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki,yaşlanan insanın sadece bedeni,ruhu ve duyguları hep genç ve taze.Bunca yılın hepsi mutlu mu geçti ,ne yalan söyliyeyim tabii ki hayır.Ama arada ki sevgi ve saygı hep vardı.Hem de yemyeşil.Biz 32 yıl önce toprağa bir tohum attık.Ona gözümüz gibi baktık.Yeşerttik,canlı tuttuk.Bunun için Allah'a hep şükrediyorum.
Çok zor zamanlarımız da oldu.Ama yaşadığımız herşeyden bir ders çıkardık,biraz daha bağlandık.
Şimdi böyle ilişkiler pek yok belki.Genelde hepsi menfaate dayalı oluyor.Kimseyi yargılayamam,ama şunu çok iyi biliyorum ki,insanın içinde bitmeyen,eksilmeyen ve doyulmayan tek duygu sevgi,saygı ve sadakat.
Evimizin rahatında,el birliği ile hazırladığımız güzel bir yemek ile,hazırladığımız masamızda,voltranı oluşturduk yine.Bu duygunun karşılığı yok.
Allahtan dileğim sağlıkla,babangam ile 100 yılı daha birlikte yaşamak.
Bizimkisi hep dediğim gibi,bir aşk hikayesi,siyah beyaz film gibi biraz.
Nice yıllara,iyi insan Allah seni başımızdan eksik etmesin.....
Mutluluk ve huzurla kalın...........

22 Mayıs 2012 Salı

Beşiktaş'ı Keşfetmek

 İyi akşamlar,sizi bu yazımla, Beşiktaş'ta biraz gezdirmek istiyorum.Gerçi bilen biliyordur ama,ben bu güzel,küçük Beşiktaş turunun,sitemde yer almasını istiyorum.Arzu ederseniz buyrun Beşiktaş turuna.
 Neden bilmiyorum ama,Beşiktaş ile aramda bir göbek bağı var.Hani İstanbul'da doğmuş olsam,acaba annem göbeğimi Beşiktaş'a mı gömmüş diyeceğim ama,o da değil.Hani eskiler,bebeğin göbeği düştüğünde,belli amaçlar için,belli yerlere gömerler ya.Kimi cami avlusuna,kimi üniversite bahçesine.Ama İstanbul'da doğmadığım için bu mümkün değil.Ama nedendir bilinmez,lise sonrası hayatım Beşiktaş'a bağlandı.Üniversite,şimdi çalıştığım şirket,hatta üniversite öncesi üniversite hazırlık kursu,hepsi bu ilçenin sınırları içindeydi.
 Beşiktaş'ı severmiyim?Evet çarşısını severim.Esnafı,sıcak ve samimidir.Çarşısı çok hareketli ve çok çeşitlidir.Neye ihtiyacınız varsa,hepsini bir arada bulabilirsiniz.Giysi mağazaları,aktarı,balıkçısı,restaurantları,parfümericisi,çaycısı,tokacısı derken,bir girdinizmi,uzun saatler çıkamazsınız.En azından bana öyle oluyor.Bir dükkandan diğerine,sonra bir diğerine derken zaman akar gider.
Öğlen arası indiğimde,hızlandırılmış bir turla o havayı solumak iyi gelir.Çünkü o çarşının tam ortasında durduğunuzda,yanınızdan geçip giden insanlar,bağıran balıkçılar,yemek yeme telaşında olan insanlar,alışveriş torbalarıyla dolaşanlarla tam da hayatın içinde,tam ortasında hissedersiniz kendinizi. 
 Çarşıya girilen,sokakta ilerlerken sağ taraftan mı,sol taraftan mı yürüyeyim karar veremem.Önce bir,sağ tarafta ki Nezih Kitapevine girerim.Şöyle bir kitaplara göz atarım.O kırtasiye kokusunu çok severim.Sonra ilerler yine sağ tarafta ki Ziraat Bankası'nın karşısında ki tokacıdan mutlaka bir iki toka alırım.Çok çeşidi vardır,bazen hepsini almak isterim.Tam ortada ki kartal heykelinin yanına geldiğiniz de,lezzet noktalarına çok yaklaşmış olursunuz.Hemen solda,yılllar yıllar önceden süregelen,hemen herkesin bildiği,Kaymakçı Pando'nun mekanı vardır.
Eski,köhne,yıpranmış,bilmeyenin yüzüne bile bakmadan geçeceği bir dükkan olmasına rağmen,bilenlerin özellikle geldiği,hem azar işitip hem de lezzetli bir bal kaymak yeme keyfini yaşadığı bir mekandır,Pando Amca'nın mekanı.Allah uzun ömür versin huysuz ama tatlı bir ihtiyardır.Hani şu eski Türk filmlerinde ki kalbi yumuşacık ama huysuz ihtiyar tiplemeleri gibi.
O ne kadar kızgın ve sert görünürse,eşi de bir o kadar güler yüzlü ve tatlı bir hanımdır.İçerde küçücük eski duvarlarda,kendilerine dair gazetelerde çıkan yazılar,resimler zamana meydan okurcasına durur.Zaten içerde iki tane küçücük masa dışında bir şey de yoktur.
Mavi boyalı,cam tezgahının arkasında sürekli kaynayan bir süt kazanı vardır.Unuttuğunuz süt kokusu,hemen beyninizde lezzet noktalarını uyarır.Gelenler,taze ekmek,metal tabaklarda servis edilen,üzerine bal dökülmüş kaymak,yumurta ile o lüks mekanlara inat,küçük paralarla,damağını bayram ettirerek ayrılır oradan.Tabii tercih sizin. 
Tam Pando Amca'nın karşısında başka bir lezzet durağı vardır.Önünde öğlen saatinde uzun uzun kuyruklar oluşan,yine salaş ama bir o kadar lezzetli bir dönerci.Üst kata çıkmayı başarabilirseniz ki bu o kadar kolay bir iş değildir,çünkü önce,onca kalabalık içinden siparişinizi vermeyi başarmanız gerekir ki,bu aşamayı başarıyla geçtikten sonra o küçücük dükkanın,daracık merdivenlerinden,çıkmayı da becerebildiyseniz üst katta hiç tanımadığınız insanlarla gayet de samimi küçücük masalarda siparişinizi bekleme kısmına gelmiş olursunuz.
 Ya da,dükkanın önünde ki,iki küçük masadan,gözünüze kestirdiğiniz birinin başında bekler,o kalkar kalkmaz onun yerine oturursunuz.Ama değer mi,kesinlikle değer.Hatta siz siz olun pide arasına duble döner söyleyin.
Bu da ayrı bir lezzet,yine yılların fırını.Emin olun aldığınız her ürün son derece taze ve lezzetlidir.Hele bir portakallı kurabiyesi vardır.Anlatmak olmaz yemek lazım.Haa görüntü arıyorsanız,bu mekan da,size göre değil bunu baştan bilin.Çünkü burası da eski ve salaş bir fırındır.
Yıllardır değişmeyen ve sanırım değişmemesi gereken,bir görüntüsü vardır.Eve götürmek için aldığım,çoğu şeyi eve getirmek kısmet olmamıştır çoğu zaman.Ekmeği,paskalyası,kuru pastaları,simitleri tazeciktir.

Benden size tavsiye,vaktiniz uygun olduğu bir gün,üzerinize rahat giysiler,ayağınıza rahat ayakkabılar giyin,gelin Beşiktaş'a.Şöyle sabahtan,önce Pando Amca'nın mekanında,güzel bir kahvaltı edin sabah serinliğinde.Balın kaymağın tadına varın,çayınızı ya da sütünüzü yudumlarken,Sonra şöyle bir gezin tozun,Beşiktaş çarşısını ,alışverişinizi yapın.Balıkçılar çarşısından,balık alın,yeşillik alın.Yoruldunuz ve acıktınız mı?Doğru Karadeniz Dönercisine.Pide arası duble döner yanına bir ayran.Karnım doydu çok şükür dediğiniz anda,dönerciyi solunuza alın,sağdaki sokağın içine girin az ilerde solda ki Yedi-Sekiz Hasanpaşa Fırını'ndan canınızın çektiği,gözünüzün gördüğünü,paket yaptırın.Hala bir şey yemek için midenizde yer varsa,Beşiktaş Postanesinin olduğu pasajın girişinde ki,çay ocağında söyleyin bir çay,hem yorgunluk atın,hem kurabiyelerinizin tadını çıkarın.
Unutmayın gerçek lezzet ustalarının geçmişi,çokkk gerilere dayanıyor.Dükkanlar öyle lüks değil ama bizim aradığımız dekor değil,lezzet zaten.
Ağzınız tatlı,güzel anılarınız çok olsun.Sevgiyle kalın.....................

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Fıstıklı İrmik Helvası

İyi akşamlar,
Önce 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramınızı candan kutlarım.Bayram İstanbul'un pek çok noktasında,çok güzel şenliklerle kutlandı bugün.
Bu arada uzun zamandır arkadaşlarıma yorum yazamıyorum.Gönül koymasınlar.
Yeni bir hobi edindim kendime,daha sonra ki bir postumda,buna daha uzun yer vereceğim.Fotoğraf kursuna devam ediyorum.Çok ama çok keyifli.Bir sürü insan tanıdım.İstanbul'da hiç gidip görmediğim,yerlere gittim.Neyse,bu başlı başına yazılacak bir konu.
Hafta sonunu tatlı yaşayalım diyerek,klasik bir tatlı olan irmik helvası tarifi vermek istiyorum.Severmisiniz bilmem ama,ben çocukken gecenin bir yarısı,canımız tatlı çekti mi,annemden istediğimizde yapardı.Ama orada hatırladığım en güzel şey,tatlıdan ziyade geç bir vakitte ortak bir keyif için girilen mutfakta,hissettiğim birlik ve beraberlik duygusu.Zaten o duygu benim için,tatlının önüne çoktan geçmiş olurdu.O duygunun devamıydı,o kavrulan irmiğin kokusu,şerbeti verdikten sonra ki,o manda gözü kaynaması ve en son kare tabii ki yenildiği andı.Bazıları sıcak sever ama ben irmik helvasını da,un helvasını da soğuk olarak ve aç karna yemeyi severim.Tabii zevke göre değişir.Hadi o zaman tarife;
Malzemeler
  • 250 gr irmik
  • 100 gr margarin (yarısını tereyağ olarak kullanabilirsiniz)
  • 1 paket fıstık
Şerbeti için
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı şeker (çok tatlı isterseniz şeker miktarını artırabilirsiniz)
Yapılışı
Öncelikle su,şeker ve sütü derin bir kaba koyup iyice karıştırarak şekeri eritiyoruz.Ben şerbeti kaynatmıyorum.
Diğer tarafta altı kalın bir tencerede (aslında makbul olan bakır tenceredir ama tabii varsa) yağımızla beraber önce bir miktar fıstıkları,daha sonra da ilave ettiğimiz  irmiğimizi kavurmaya başlıyoruz.Zaten helva yapmanın en zor ve en sabır isteyen kısmı burası.Ateş çok yüksek olmamalı ki irmiğimiz yanmasın.Çok kısık da olmamalı ki sabaha kadar kavurma işlemi devam etmesin.Orta ayar bir ateş üzerinde,sürekli karıştırarak kavurma işlemine devam ediyoruz.
* Annem irmiğin yeteri kadar kavrulup kavrulmadığını,şerbetle buluştuğunda alacağı rengin istediği gibi olup olmadığını anlamak için, küçük bir tabağa bir çay kaşığı kadar kavurduğu irmikten koyup,üzerine bir tatlı kaşığı şerbet döker.Yani rengi ve kıvamı tutturmak bu kadar önemlidir onun için.
İrmik istediğiniz rengi aldığında ( çok az kavurursanız rengi çok açık,çok kavurursanız da simsiyah olacağından tam rengi tutturmak önemli) çok dikkatli bir şekilde şerbeti veriyoruz.Çünkü şerbeti verdiğiniz anda,kocaman  kocaman manda gözü şeklinde kaynamaya başlıyor.Bu aşamayı elinizi yakmadan,karıştırmaya devam ederek tamamladıysanız,helvayı bir süre dinlendirip,ilk sıcaklığı çıkar çıkmaz yemeye hak kazandınız demektir.
Helvayı dondurma ile servis edebileceğiniz gibi,tarçınla da servis edebilirsiniz.
Ağzınız her daim tatlı olsun mutlu pazarlar.......

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Smoothie


Güzel ve keyifli bir akşamdan merhaba,
Günler hızla geçiyor,zaman su gibi akıyor.Zamana yetişemiyorum.Kah onun önünde gidiyorum,kah gerisinde kalıyorum.Ama hep şükrediyorum.Yapmak istediklerimi yapabildiğim için ve daha pek çok yapmak istediğim şey olduğu için.
İnsan hayatta bir şeyler yaptığı sürece ve tabii ki yaptıklarıyla var.
Havalar inatla ısınmıyor.Hala sabahları üşüyerek gidip,akşamları üşüyerek geliyorum.Fakat havalara inat evde yazı yaşamaya çalışıyorum.
Bu akşam bir hoşluk yapıp,ev halkına smoothie yaptım.Şu anda bu güzeller tükenmiş durumda.Hala damağımda tadı var.Zaten en sevdiğim şey doğaçlama yapılan şeyler.Akşam eve gelirken,hop kafamda bir ampul yanıyor.Hah diyorum,gider gitmez bunu yapacağım.Bu akşamın yanan ampul sonucu da,ortaya çıkan bu mis kokulu smoothie oldu.
Malzeme olarak istediğiniz meyveyi kullanabilirsiniz.Ben muz,çilek ve kivi kullandım.
Meyveleri soyup blendıra koyun.İyice karıştırın.İçine şöyle 2 ya da 3 kaşık kaymaklı dondurma ilave edin.Kırılmış buz parçacıkları smoothienin olmazsa olmazı.İsterseniz süt de ekleyebilirsiniz.Üzerini istediğiniz şekilde süsleyebilirsiniz.Ben damla çikolata koydum.Sonra mis gibi meyve kokusu ciğerlerimi,tadı damağımı şenlendirdi.
Güzel ve bereketli günler dileğiyle...........

13 Mayıs 2012 Pazar

Seyyah Olmaya Karar Verdim (Samatya)

Merhabalar,bu hafta sonu o kadar dolu dolu yaşadım ki,bir cuma akşamı bir de şu an var sanki.Arada geçen zaman masal gibi geçti.İki gün boyunca sanki mini bir İstanbul turu yaptım.Çok yoruldum,ama çok güzel yerler gördüm,çok güzel insanlar tanıdım.
Bu postumda sizi güzel,ama çok güzel bir yere götüreceğim.SAMATYA
Tarihini yazmayacağım.Eğer tarihini merak ediyorsanız buradan ulaşabilirsiniz.
Samatya,insanıyla,mekanlarıyla,meydanıyla havasında ki hafif anason kokusuyla sıcacık,samimi cıvıl cıvıl bir yer.Yıllardır İstanbul'da yaşamama rağmen hiç gidip görme fırsatı yakalayamamıştım.Ona ait bildiğim tek şey İkinci Bahar dizisinin burada çekilmiş olduğu ve Ali Haydar isimli restauranttı.Ne yazık böyle bir güzelliği şimdiye kadar görmediğim,havasını koklayamadığım için biraz üzüldüm.Sonradan Gurmeler'in bu sefer ki gezisi sayesinde ben de bu güzel semti tanıma fırsatı bulmuş oldum.Sabah erkenden yollara düştüm amacım biraz erken gidip,gezmek ve bol bol fotoğraf çekmekti.
 Semtin insanı o kadar sıcak ve samimi ki,gezerken arka sokaklarda gördüğüm bu renkli mekan ilgimi çekti.Tesadüf o ki,mekan sahibi,Samatya'nın en eski midyecisi ''Arap''Ali'ye aitmiş.Lakabı Arap ama kendisi bundan çok da memnun değil. ''Üstüme yapıştı bu laf abla''diye yakındı.Son derece mert,efendi ve semtin yerlisi olması dolayısıyla,herkes tarafından tanınan ve sayılan bir bey.Sağolsun içtiğimiz çay eşliğinde, bir çok şey anlattı Samatya hakkında,hatta meydan içinde küçük bir rehberlik bile yaptı bana.
Samatya çiçek açıyor diye düzenlenen yarışmaya halk o kadar ilgi göstermiş ki her taraf rengarenk çiçek bahçesi gibi.Sabah erken gittiğim için meydan pek bir sessizdi.Geçen dakikalar içinde hareketlenmeye,mekanların önüne masalar çıkarılıp düzenlenmeye başladığında gördüm ki,o meydan sanki kocaman bir ev tüm esnaf da o evin bireyleriydi.Karşılıklı hem tatlı tatlı atışıyor hem de birbirleri ile yardımlaşıyorlardı. 
 Oraya kadar gidip de Ali Haydar'ın mekanını görmemek olmazdı.İzin istedim,içeri girip fotoğraflar çektim.Oldukça renkli,dizi oyuncularının resimleri ile duvarları süslenmiş,küçük samimi güzel bir mekan.
Ama bizim Samatya gezimizin amacı yine meydanda yer alan duvarlarından sapsarı güller sarkan,Sedir Et ve Kebap isimli mekandı.Teras katında denize karşı bizim için hazırlanan masada,yerimi aldığımda,çok ama çok mutluydum.Çok güzel insanlarla tanıştım.Hepsi birbirinden değerli,son derece eğlenceli,güleryüzlü insanlar.
Güne erken başlamış olmak ve onca yol yürümek beni baya acıktırmıştı.Sedir Restaurant'ta balon pide,tereyağ ve tulum peyniri ile başlayan Sonradan Gurme yolculuğu tam bir keyifti.
 Sohbet eşliğinde yenilen yemekler her zaman çok daha lezzetli gelmiştir bana.
Salata lezzetli olmasına rağmen,kebaba olan düşkünlüğüm neticesinde biraz geri planda kaldı doğrusu.Aslında başlı başına suyuna ekmek banarak yiyebileceğiniz bir lezzetti.

Gelelim bu güzelliklere.İçli köfte ve fındık lahmacun.Her ikisini de çok severim ve gerçekten çok lezzettliydiler.Acısı öyle ağzı yakmayan,ama yedikten sonra damağınızın arkasında acısını hafif hissettiğiniz bir lezzetteydi. 
 Bu arada gittiğim fotoğraf kursunda öğrendiklerimi de fotoğraflarımda hafif hafif uygulamaya başladım bilmem belli oluyor mu?
İçli köftenin dışı,tam da olması gerektiği kalınlıktaydı.Yani kalın bir bulgur zırhın için saklanmamıştı o güzel kıymalı karışım.
Arkasından yediğim adana,közlenmiş domates ve biber ile lezzet yolculuğu,daha bir keyifli hale dönüştü.
Ali Nazik sen nasıl bir şeysin.Usta bir elden çıkınca o sarımsak nasıl bir denge kurmuş da hem varım hem de yokum diyorsun.
Ve final,tabii ki vazgeçilmez lezzet,künefe ile yapıldı.
Bütün bu yediğimiz yemeklerin,yanında edilen güzel sohbet,gülen yüzler ve gözler,
Yemeklerin tadı damağımda,sohbetin güzelliği,tanıdığım güzel insanların samimiyeti kalbimde hala.
Güzel ve bereketli bir hafta sonu dilerim........

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kaşar Peynirli Kabak

İyi geceler herkese.Güzel ve sakin bir akşam yaşamak hevesindeyim ama içimde de bir öfke var.Kime ve niye diye soruyorum kendime,cevap çok açık karşımda duruyor.Bunun nedenini de,bu kadar açık bilmek daha çok sinirlendiriyor beni.Hadi yine bir olumlama yapıp,onları serbest bırakalım,bırakalım ki bizden çok uzağa gitsinler.
Efendim bu güzelliği bugün keşfettim.Özge'nin Oltası adlı arkadaşta o da pinterestte görmüş.Hani aniden misafir gelecek oldu,ya da et,tavuk yanına bir sebze bir şey yapmak istediniz,hadi o da olmadı kabak yiyesiniz geldi.İşte tarif budur.Ben çok kabak sevmem aslında ama,bundan sonra herhalde daha fazla kabak tüketeceğim.Çok pratik bir o kadar da lezzetli.Denemek için beklemeyin derim en fazla yarım saatte masaya koyabileceğiniz bir çerez.
Malzemeler
  • 2 adet kabak
  • kırmızı toz biber
  • karabiber
  • sarımsak tozu
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • rendelenmiş kaşar
Kabakları soyun dilimleyin.Yağladığınız bir fırın kabına dizin.Üzerlerine toz kırmızı biber,karabiber sarımsak tozu ve tuz ekleyin.Kabakların üzerine de sıvıyağı gezdirip,200 derecede pişmek üzere fırına verin.Kabaklar yumuşayınca üzerlerine kaşar peyniri rendesini koyup,peynirler eriyinceye kadar fırınlayın ve sıcak olarak servis edin.
Afiyet olsun............

3 Mayıs 2012 Perşembe

Karadutlu Cheescake


Selamlar sevgiler,
Kendisi ile aşkımız çok büyüktür.Birbirimizi pek severiz.En sıkıntılı anlarımızda birbirimizi düşünerek mutlu olur,her fırsatta buluşmaya gayret ederiz.Çok alıştık birbirimize.Öpüşüp koklaşmaya doyamayız.Arada sevdiklerimizi de bu buluşmalara konuk ederiz.İşte bizim cheescake ile böyle bir gönül bağımız var.Bu sefer her zamankinden farklı olarak sadece labne ile değil süzme yoğurt da ilave ederek yaptım.Çok daha güzel oldu bence.Gerçi her hali ile kabulumdür ama böyle daha bir lezzetliydi sanki.Burada ki yazımda anlattığım karadutlar da bu güzelliğe güzellik kattı.Rengarenk bir güzelliğe büründü cheescakekim.Denemek isteyenler için;
Malzemeler
  • 1 paket burçak büsküvi
  • 50 gr margarin
  • 3 adet yumurta
  • 1 paket (200 gr) labne peyniri
  • 1 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker
  • 2 su bardağı süzme yoğurt
  • 1 yemek kaşığı un
  • 1 paket vanilya
  • 1 limonun rendelenmiş kabuğu
  • 1 paket (200 gr)krema
  • 1 su bardağı karadut
Yapılışı
Önce robottan çekilen burçak büsküvi,eritilmiş margarin ile iyice harmanlanarak,altına yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kalıba iyice bastırılarak yerleştirilir.Bu şekilde buzdolabına kaldırılır.
Toz şeker,labne peyniri ve süzme yoğurt mikser yardımıyla krema kıvamına gelene kadar çırpılır.İçine krema ilave edilip çırpılmaya devam edilir.Yumurtalar tek tek kırılarak karışıma iyice yedirilerek karıştırılır.Un vanilya.limon kabuğu rendesi de bu karışıma dahil edilip mikserlenmeye devam edilir.En son buzdolabında bekleyen kalıbımıza boşaltılır ve üzerinde oluşan hava kabarcıkları düzeltilir.Cheescakekimizin çatlamaması için püf noktası,bu kabarcıkların fırına konulmadan önce patlatılıp düzeltilmesi ve fırında pişme sürecinde fırın kapağının hiç açılmamasıdır.
Fırına koymadan önce,tel süzgeçten geçirdiğimiz,bir bardak karadutun suyunu,cheescakekin üzerine döküp çatalın ucu ile şöyle bir üstten karıştırıp,önceden ısıtılmış 180 derecelik fırına vererek olayı tamamlamış oluyoruz.
Burada önemli olan bir nokta da,cheescakeki, yemeyi planladığınız günden bir gün önce yapıp,bir gece dolapta dinlendirmenizdir.
Afiyet olsun.........

1 Mayıs 2012 Salı

Sebze Pazarı ile Renklendik

Selamlar,sevgiler hepinize,
Bugün çalışmayınca nasıl değerlendirilir,diye düşünüp,belki de şu mekana mı gitsek,caddeye mi insek diyenlere inat pazara gittim.Çalışınca markete bağımlı yaşayanlardanım.Şöyle pazar tezgahları arasında dolaşma keyfini yaşadım bugün.Renk renk sebzeler,meyveler arasında uzunca da bir yürüyüş yapmış oldum.İnsanın her tezgahta,aklı kalıyor.Hepsinden almak,pişirmek için deli oluyorum.Bu durum bazıları tarafından normal karşılanmayabilir ama,yemeğe gönül verenler ne demek istediğimi anlıyorlardır eminim.
Şöyle kahvaltılık hafif acılı Kandıra biberi,elinizle bölerken çıt diye sesini duyduğunuz Ayşe kadın fasulye,mis kokulu maydanoz,minicik incecik kabuklu salatalık,rengiyle bile içinizde bir aşk uyandıran çilekler ve tam yanağa dayamalık kara dut aldıklarımın bir kısmı.
Gerçi artık yasak olduğundan pazarcıların o güzel nükteli bağırışları pek yoktu ama,bir tezgahın önünden geçerken,ssk doktoru gibi uzaktan bakma,yemeden alma diyen bir pazarcıyı duydum.Çok da güldüm nereden bulurlar bu lafları.
Şimdi mutfağa gidiyorum.Patlıcanlar güzel bir karnıyarığa dönüşecek.Kütür kütür salatalıklar cacığın içinde yerini alacak.Bol tereyağlı bir beyaz pilav demlenerek,masada baş köşeye geçecek.Fasulye zeytinyağı ile sarmaş dolaş olacak,bu senenin ilk çilek reçeli kaynamaya başlayıp kokusu tüm eve yayılacak.Dutlar ne mi olacak?Onları önce iyice bir seyretmek istiyorum.Önce bir gözümü doyuracağım onunla
Sevgiyle kalın.......

28 Nisan 2012 Cumartesi

Lipton İlk Hasat


Hayat o kadar hızla akıyor ki,çoğu zevkten mahrum hale geliyoruz.Öyle ki,olması gereken,hayatın olmazsa olmazları lüks haline dönüşüyor.Çünkü her şey acele,herkesin işi önemli ve vakit dar.Bu koşturma içinde de,çoğu alışkanlıklar ya kayboluyor ya da daha kolay bir yol aranıyor.Ama şu da var ki,her zaman babangamın çocuklara verdiği öğüt gibi zor olan iyidir.Çünkü zor olanda hem emek,hem sabır vardır.Emek ile sabır bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey kötü olabilir mi?
Çünkü yaptığınız her ne ise,en iyisini yapmak için bir efor harcamış ,hem de onun kendini tamamlayıp olgunlaşması için beklemişsiniz.Zaten insanların en zor başardıkları,ya da kaçındıkları şey bunlar emek ve sabır.Oysa ne güzel  bir meziyettir, bir şeye emek verip sonra da neticesi için beklemek sabretmek.
Konu niye buraya geldi diyeceksiniz,ben de dem diyeceğim .Genelde çok kullanılan bir kelimedir demlemek,demlenmek,deminin çıkması.Olgunlaşması gereken,hemen her şey için kullanılır bu kelime.Hatta hiç unutmam yeni evlendiğimde ilk yemek davetinde açılan sohbette,bir aile büyüğü şöyle demişti:Kadın dediğin yıllar geçtikçe demini bulup kadın olur.
Gelelim asıl konumuza,çay hayatımızın olmazsa olmazıdır.En azından çoğumuz için böyledir.Hem keyif içindir,hem muhabbet.Sabah kahvaltısı,ikindi çayı,akşam yemek üzeri derken baya bir tüketilir.Arkadaş arasında bile davetler çaya gelin biçiminde şekillenir.Ha bir de ramazan ayında sanırım tüketim katlanır en azından bizim evde öyledir.İftar masasına oturulduğunda,çay da demlenmiş hazır olur.Sahurlar çaysız düşünülemez.Bu kadar hayatımızın içinde olan,belki de günlük su ihtiyacımızdan fazla tükettiğimiz çayın bir demleme ritüeli vardır ve olmalıdır.Örneğin japonlar bunu ne büyük bir saygı ile gerçekleştirirler bir tören şeklinde.Bizde de tiryakileri bilir ama,en başta da dediğim gibi,zamansızlıktan çoğu zaman da sallama çay dediğimiz tali yola saparız.
Efendim sağolsun Lipton yıllardır mutfağımın çay ustasıdır.Bu Yeni hasat çayında kokusu ve tadını bir deneyin derim.Eğer gerçekten çayı seviyorsanız,mutlaka bu ilk hasat Lipton'un tad ve kokuda ki farkını anlayacaksınız.Yarın pazar,sabah kahvaltısında şöyle mis gibi kokan,tavşan kanı,dumanı üzerinde bir çaya kim hayır diyebilir ki?
Herkese keyifli ve mutlu pazarlar.......

26 Nisan 2012 Perşembe

Biskrem Kurabiye


Hayırlı akşamlar bu saatte kurabiye tarifi olur mu demeyin.Vallahi oluyor.Bu yemek sevdasına bir düşmeye görün.Her saat
aklınızda şu tarif mi bu tarif mi ,tatlı mı tuzlu mu soruları dans ediyor.İyi de ediyor.Allah o kadar çeşitli nimetler vermiş ki, her şekle,her kokuya şükrediyorum.Kurabiye deyip geçmeyin can kurtarır.Sabah acele ile işe gitmek için hazırlanırken,kahvaltı etmeye vaktiniz yoksa,ya da akşamüstü okuldan eve yarı aç,yarı tok gelip de bir şey yemek isteyen  ama o şeyin ne olduğunu bilemeyen bir bebeniz varsa,açlığa hiç tahammülü olmayan babanga yemek hazır olana kadar bir şey atıştırmak istiyorsa veya en güzeli bu saatte uyku tutmamış bir kahve keyfi yapmaya karar vermişseniz ve o kahveye bu kurabiye ile arkadaşlık ettiriyorsanız,bu kurabiye baş tacıdır.Üşenmeyin yapın koyun bir kurabiye kutusuna 3 bilemedin 4 gün tazeliğini korur.Gerçi bizde sadece piştikten sonra kurabiye kabına konuyor kapak tek bir kez kapatılıyor.İkinci hareket kapağın açılması olup tekrar kapatılmaya ihtiyaç duyulmuyor.Çünkü kutu boşalmış olarak yeniden doldurulsun diye mutfak masasına bırakılıyor. 
İşte tarif

Malzemeler
  • 250 gr oda sıcaklığında margarin
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 2 yumurta
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 2 portakal
  • dilediğiniz ölçüde çikolata
  • yeter miktarda un
Yapılışı
  1. Portakalların kabuklarını rendenin ince tarafı ile rendeleyin.
  2. Derin bir kabın içine rendelediğiniz portakal kabuklarının içine un dışındaki tüm malzemeyi koyup elinizle şöyle bir karıştırın.Burada önemli olan yağın oda ısısında yumuşatılmış olması.
  3. Unu azar azar ekleyerek yumuşak ele yapışmayan bir hamur elde edin.
  4. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp,elinizin ayasında poğaça yapar gibi açın.
  5. Açtığınız bu hamurun içine dilediğiniz ölçüde ufalanmış çikolatayı koyup,hamuru kapatıp elinizle yuvarlayın.
  6. 180 derecede ısıtılmış fırında çok da kurutmadan hafif pembe renkte pişirin.

Zaten bu kurabiyeye pişerken aşık olacaksınız.Mutfağınıza dolan çikolata ve portakal kokusu başınızı döndürecek.
Tadına gelince yapın,yiyin siz karar verin.Afiyet olsun.....
Eviniz her daim huzurla kurabiye koksun....................
Blog Widget by LinkWithin